15 Ekim 2020 Perşembe

İç Dökmeli Alıntılar / Yalnız Gezerin Düşleri - Jean Jacques Rousseau

 



Bir ara Rousseau'ya ciddi derecede takmıştım, sürekli onu okuyordum. O zamanki ben'le şimdiki o kadar farklı ki, şimdi o zamanki ben'e objektif gözle baktığımda niye kendime bu eziyeti çektirmişim diyorum. Evet harika tespitleri var ama yalnızlığı öyle takıntı haline getirmiş ki o zamanki ben de içine kapanmış, tüm gün kitap okuyordu sadece. Güne başladıktan uyuyana kadar, gözlerim yazıları görmeyene kadar okurdum. İnsan yalnız olmak için yaratılmamış, bunu zamanında bolca yalnızlığa gömülmüş biri olarak söylüyorum. Gün içinde kendine vakit ayırabilecek kadar, huzurla biraz kitap okuyabilecek kadar, ruhunu dinginleştirecek kadar sürede yalnız kalmak kafi bana göre. Ondan fazlası beyni gereksiz düşüncelerle baş başa bırakmak. Kendinle olması gerekenden fazla baş başa kalmak deliliğe davetiye. Gereksiz kaygılara, öfkelere, sonunda da hastalıklara. Beden ve ruh hareket seviyor. Zihin boş bırakmaya gelmiyor. Kendini kapattıkça kapatası gelir insanın, izole yaşamanın bir faydası yok.

Bunca lafın üzerine Rousseau'dan alıntılar yazmak saçma olacak ama hakkını yemeyeyim, o da kendince huzurun peşindeymiş ve birçok fikrine ilk okuduğumda da tekrar okuduğumda da katılıyorum. Fazla okuyup ona mı dönüştüm diye düşünmeden de edemiyorum.

* "Ta çocukluğumdan beri hayatın girdabına kapılmış olan ben, bu dünyada yaşamak için yaratılmadığımı ve gönlümün ihtiyaç duyduğu duruma asla ulaşamayacağımı edindiğim tecrübelerle çok geçmeden öğrendim."

* "Sıklıkla ve uzun süre boyunca, hayatıma yön vermek için gerçek amacımı anlamaya çalıştım ve bu amacın bu dünyada aranmaması gerektiğini hissederek, yaşamıma ustaca yön verme yeteneğimin olmamasından dolayı üzülmekten bir süre sonra vazgeçtim."

* "Ne başkalarından ne de kendimden asla tam olarak memnun değildim. Dünyanın karmaşası beni sersemletiyor, yalnızlık sıkıyordu, durmadan yer değiştirmek ihtiyacını duyuyor ve hiçbir yerde mutlu olamıyordum."

* "Hangi durumda olursak olalım, bizi sürekli mutsuz eden, kendini beğenmişliktir. O susup da aklımız konuştuğu zaman, aklımız, kaçınmamızın mümkün olmadığı tüm mutsuzluklar için bizi teselli eder. Mutsuzlukları düşünmeyen biri için, onlar hiçbir şey ifade etmezler."

* "Gerçek ihtiyacın kendisini hissettirdiği noktalar azdır. O noktaları çokmuş gibi gösteren alışkanlık ve hayal gücüdür; bu yüzdendir ki endişeye düşer, kendimizi mutsuz ederiz."

* "Yeryüzünde yetmiş sene geçirdim ve sadece yedi sene yaşadım."


21 yorum:

  1. Yalniz olmakla ilgili fikirlerinize katılıyorum. Bence yalnızlık ve hayata karışmak arasında çok hassas bir denge var. Eger birinden biri ağır basarsa bu insana iyi gelmiyor. Eklemek istediğim, hayata cok karışmanin ve kabuğuna çekilmenin anlamını bilmeden geçen bir ömrün de cok değerli olmayacağı. Yalnızlığımızı da, kalabaliklarimizi da eşit kucaklamak gerektiği.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle haklısın, hayat her konuda denge üzerine kurulu. Seçimlerimize dikkat etmek lazım. Ruh halimiz bizi bazen kandırıyor.

      Sil
  2. ayyy bir gün yaşamaya başlayabiliriz işallaaah :) ruzo, itiraflar adlı kitabını okudum o da müthüşlü :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Muhtemelen okumuşumdur. Satın almadığım, kütüphaneden edindiğim kitapları aklımda tutamıyorum, çooook uzun zaman oldu. Haftada iki kitap bitiriyordum, ne günlerdi ama :)
      Umarım bir sürü sürprizli, masalımsı heyecanlılıkta şeyler yaşarız son nefesimize kadar :)

      Sil
  3. Yalnız olmak duruma göre değerlendirilebilir

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bunu ben seçtim dediğimiz dönemler oluyor tabi ama bu da bir yanılgı bence, çünkü kimse yalnızlığı seçmez. Eğer seçiyorsan kalbin fena halde kırılmış ya da gururun incinmiş ve köşene çekilmişsin demektir. Benim tespitim bu yönde :)

      Sil
  4. Beğenmene sevindim :)
    Sadece bir şeyleri tespit etmek yetmiyor, farkına vardığımız anda çözüm üretmek ve değişim sağlamak gerek. Uygulama konusunda berbatım. Fazla sorgulamadan, düşünce girdabına girmeden yaşamak lazım belki.

    YanıtlaSil
  5. Ben de hep yalnızlığımı özlüyorum. Sonra çok yalnız kalınca da her şey anlamsız geliyor. Herşey dozunda güzel:)

    YanıtlaSil
  6. heey emily in paris adlı diziyi izleseneee :) pariste gezersin flanöz flanöz :)

    YanıtlaSil
  7. bazen yazarların kelimelere dökebildiklerinden daha fazlasının var olduğunu düşünmek zihninlerinin ne kadar karmaşık olduğu konusunda izlenimler oluşturuyoo daha söylemediği neler ne duygular vardır diye merak uyandırıyo :) alıntılar çok derin :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle katılıyorum. Bizler için bile öyle, burada yazdıklarımız yazamadıklarımızın ya da yazmadıklarımızın binde biri.

      Sil
  8. Ben Rousseau'dan Ekonomi Politik okumuştum :))

    Yalnızlıkla ilgili düşüncelerine noktası noktasına katılıyorum. Fazlası gerçekten insanı bunalıma dek götürebilir. Hiç olmaması da öyle. Mesela ben bazen evde yalnız kalabilmeyi özlüyorum. Tek başıma olabildiğim her an çok kıymetli ama sürekli ve tercih edilmiş bir yalnızlık? Yok istemem artık..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Onu okumadım, okuyacağımı da sanmıyorum :))
      Dediğim gibi günün belli bir zamanında kendimize vakit ayıracak kadar yalnızlık kafi. Yoksa dediğin gibi sonu bunalım. Yalnız değilken maruz kaldığımız insanlar da durumu karmaşıklaştırabiliyor :)

      Sil
  9. Bu anlattığın zaman dilimi hangi yaş aralığını kapsıyordu merak ettim, ona göre yazacağım :)
    Bu arada sapık falan sanma da parmaklarına bayıldım,geçen söyleyecektim unuttum. ince uzun hep hayalini kurduğum :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 19-23 yaş aralığındayken sanırım :)
      Çok teşekkür ederim 😊💜

      Sil
  10. Dediğin gibi denge çok önemli.

    YanıtlaSil
  11. Beni de sardı düşünceleri bak.

    YanıtlaSil

Öne Çıkan Yayın

İllüzyon

Nedenini bilmiyorum ama eski defterlerin bol bol açılma zamanı sanırım bu ara.